Pazar günü gerçekleşen festivalin ardından bu hafta konu, elbette ki hala kokusu üzerimizde olan “11. Karadeniz Ereğli Hamsi Festivali” olacak.
Dün gece ulusal bir internet sitesindeki haberde aynen şöyle yazıyordu, “22 ton hamsi, 1200 mangal, 800 ızgara, 5 ton mangal kömürü, 300 kilogram soğan, 550 kilogram helva, 20 bin ekmek ve 20 bin şişe su dağıtıldı.” Başka bir haberde ise “Volkan Konak Kdz. Ereğli’de konser verdi” diyordu. Görünüş o ki, vakit geçmeden ulusal basın festivaldeki rakamlara ve sanatçıya ilgi göstermişti.
Nasıl olsa, bütün bir hafta boyunca birçok yerde, festivalin ne kadar kalabalık geçtiğinden, çok sayıda yerli turist ağırladığımızdan, hamsi ziyafeti çektiğimizden, bir de Volkan Konak’ın harika konserinden bahsedilecektir. Bu nedenle ben sandığınızın aksine, harika geçen bu organizasyonun ardından herkesin hatırında kalan güzel karelerden çok, göz ardı edebileceğimiz “yönlerimize” değinmek istiyorum.
“Yönlerimize” diyorum çünkü Kdz. Ereğli Belediyesi’nin zaten ufak tefek sorunlar da olsa müthiş bir organizasyon gerçekleştirdiğine inanıyorum. Havanın da tam istediğimiz gibi olmasıyla birlikte Kdz. Ereğli’de yaşayan ve festival için gelen onlarca insan, bu sefer herhalde hiç yemediği kadar hamsi yemeği çeşidi ile ağırlandı. Balık Çorbası, Hamsi Tava, Hamsi Izgara, Hamsili Pilav… Daha ne olsun…
Ayrıca kurulan mangallarla birlikte Ereğli halkının yanı sıra sivil toplum kuruluşlarının katılımı ve yarattığı sinerji kayda değer bir haldeydi. Onlarca dernek yan yana “organize” olmuş, “birlik”te mangalda hamsinin keyfini çıkartırken, bir yandan da yaptıkları bu hamsileri diğer insanlarla “paylaşma”nın zevkini yaşadılar.
Geçtiğimiz aylarda kurduğumuz Kdz. Ereğli Turizm Elçileri Derneği ile yer aldığımız bu festival, bizim için baştan sona, gerçekten önemli bir saha çalışması oldu. Standı ziyaret edenlere derneğimiz hakkında bilgiler verirken, birlikte hamsi yemenin ve paylaşımın tadını çıkardık. Bunun yanı sıra ön çalışma olarak 100’e yakın kişiye yönelttiğimiz anket çalışması ile birlikte önemli bir katılım sağladık. En önemlisi de ilk toplantıda değerlendirmek üzere bol bol gözlem yapma imkânı bulduk. Dernek ekibindeki arkadaşları emeklerinden dolayı ayrıca tek tek kutluyorum. Hemen yanımızda bulunan Kdz. Ereğli Bisiklet Sevenler Derneği ekibine de birlikte yarattıkları sinerjiden ve desteklerinden dolayı ayrıca teşekkürlerimi sunuyorum.
Durum böyle olunca, bu festivalde bu kadar süre kalınca, bazı detayları gözlemleme imkânı buldum. Genelde birçok etkinlikte olumsuzlukların ardından, hemen eleştiri oklarını üst makamlara yöneltmeyi pek severiz. Ben aksine ilk önce öz eleştiri yapmamız ve bizim ne kattığımızı da gözden geçirmemiz gerektiğini düşünenlerdenim. Elbette ki o kurumlar bizler için çalışmakta ancak bireysel olarak hepimiz yaşadığımız kente karşı sorumluluklarımızı unutmamalıyız.
Sahi ya siz dün ne kattınız 11. Hamsi Festivali’ne?
Şimdi bana sakın “ee işte o kadar geldik, katılım sağladık, hamsi yedik, konserde eğlendik daha ne yapalım” demeyin. Peki, onu da deyin ama şu yazacaklarımı da dikkate alıp lütfen bir düşünün…
İnsanların festival alanındaki davranışları, tutumları ve geride bıraktıkları manzaralar gerçekten ciddi sorunlarımız olduğunu bir kez daha ortaya koyar nitelikteydi. Hani daha çok dikkat çeksin diye, büyük büyük rakamlarla duyurmayı seviyoruz ya durumları… İşte size alternatif rakamlar; 1 ton ezilen hamsi, yere atılan 20 ton artık çöp, yüzlerce görgüsüz insan, kayıp 30 ızgara ve bir sandalye…
İşin bu tarafından bakınca durum nasıl tuhaf değil mi? Yazımın başında da dedim ya hani, dünden sonra kendimizin ya da yanı başımızdakilerin göz ardı ettiğimiz yönlerini şöyle bir elekten geçirin ve öz eleştiri yapın.
• Dün etkinlikte yere kaç çöp attım?
• Kimin olduğuna dikkat etmeden, sormadan mangalları kullanmaya çalıştım mı?
• Dağıtılanlar için düzgün bir şekilde sıraya girip, bekleyebildim mi?
• Yediklerimin ardından oturduğum yerde koca bir çöp yığını bıraktım mı?
• Temizlediğim hamsilerin çöplerini sağa sola attım mı?
• Kurumlar için ayrılan bölümlere kafama göre girip, sallana sallana çıkacak yer aradım mı?
• Mangallardan birini eve mi götürsek deyip iç geçirdim mi, hatta götürdüm mü?
• Çevremdekilerin bu tür davranışlarını uyarıp, duyarlı davrandım mı?
Bütün bu verdiğim örnekler belki size komik gelecek ama emin olun yaşayarak göreceklerinizin de bunlardan pek bir farkı yok, hatta fazlası da var. Belki de aranızda ben bu şekilde davranmıyorum zaten diyenler olabilir. İşte o davranmayanların sayısını arttırabilirsek zaten bunları da konuşmamızın ya da yazmamızın bir anlamı kalmayacak. Her organizasyonun ardından ne yazık ki eşi olmayan, güzelim sahilimizde geride bıraktığımız sahneyle neredeyse övünür haldeyiz.
Gönül ister ki Belediye Başkanı Halil Posbıyık’ın büyük bir hevesle söylediği gibi bir “Avrupa Kenti” olalım ama bu tür manzaraları düzeltemedikçe, bu sıfata ne kadar uzak olduğumuz aşikâr. Elbette belki yaşadığımız yer görünüş olarak bu sıfatla değerlendirebilir. Ama benim şahsi düşüncem, kentin isminin önünde yer alan sıfatı, o kentte yaşayan insanların eğitim ve bilinç seviyeleri, kültürel gelişimleri ve yaşadıkları kente karşı sahiplenme duyguları ortaya çıkarır.
Hal böyle olunca da her organizasyonun ardından, kimse görmesin diye halının altına süpürdüğümüz tozlar gibi bir yerlerde saklı duruyor bu tarz konular.
Ancak yaşadığımız kente sahip çıktığımızda, onu koruduğumuzda ve yapmamız gerekenlere duyarsız kalmadan yaşadığımızda o kent hep yaşamak istediğimiz kent olarak varlığını sürdürebilecektir.
Sahi ya siz dün ne kattınız 11. Hamsi Festivali’ne?
(26 Kasım 2012 tarihinde Ereğli Bülteni internet sitesinde yer alan köşe yazarları bölümünde yayınlanan yazım)